Gaz değişimi solunum kaslarının ritmik kasılması ve gevşemesi sonucu istemsiz olarak meydana gelir. Uykuda ve anestezi altındaki bir kişide de devam etmesi bu durumu doğrular. İstemli kasları denetleyen bu otomatik kontrol sisteminin anlaşılması çok güç olmuştur. Kasılmalar merkez sinir sisteminin solunumla ilgili merkezlerinden gelen emirler sonucu başlar. Solunumla ilgili merkezler soğanllikte yer alan soluk alma ve verme merkezleriyle Varol köprüsünde yer alan bir merkezdir.
Soluk almayla ilgili emirler diyafram siniri aracılığıyla diyaframa ve göğüs çeperi kaslarında yer alan kaburgalar arası sinirlere iletilirler. Böylece akciğerler genişler ve akciğerlerde bulunan bazı sinir uçları, onuncu kafa siniriyle soluk verme merkezine birtakım uyarılar gönderirler. Akciğerler genişledikçe bu uyarılar da güçlenir. Sonunda soluk vermeyle ilgili merkez, soluk almayla ilgili merkezin bu uyarıları durdurmasını sağlayacak emirler göndererek soluk verme işleminin gerçekleşmesini sağlar.
Varol köprüsünde bulunan merkez de soluk alma merkezi tarafından uyarıldığında, soluk almayı durduracak uyarılar gönderir. Ritmik bir işlem olan solunma başka uyarılardan da etkilenir, örneğin bronş çeperlerindeki algılayıcıların uyarılması sonucu meydana gelen öksürme solunmayı reflekslerle etkiler. Buna karşılık kişi soluk alıp vermesini, şarkı söylerken olduğu gibi bilinçli olarak da denetleyebilir.
Solunum merkezleri için önemli olan bir başka grup uyarı da gaz değişimine yol açan kimyasal uyarılardır. Vücut daha fazla oksijene gereksinme duyduğu zaman solunum artar. Örneğin metabolizma hızlanınca solunum da hızlanır. Bu mekanizmayı denetleyen solunum merkezleri oksijen ve karbon dioksit düzeylerine ve kanın asitlik derecesine karşı çok duyarlıdır.
Vücut en çok kandaki karbon dioksit miktarına karşı duyarlıdır. Kanın karbon dioksit bileşimi, soğanilikteki solunum merkezlerinde yer alan algılayıcılar tarafından saptanır. Bu algılayıcılar beyin yüzüne yakın bir noktada ve beyin omurilik sıvısı içinde yer alırlar. Beyin omurilik sıvısının asitliğine ve böylece dolaylı olarak kanın asitliğine karşı duyarlıdırlar.
Vücut kandaki oksijen yetersizliğine karşı daha az duyarlıdır. Ancak bu çok sakıncalı sayılmaz; çünkü oksijen yetersizliği olduğu zaman çoğunlukla karbon dioksit düzeyi yükselir ve gerekli uyarılar iletilir. Karbon dioksit düzeyinin değişmediği durumlarda, oksijenin azalması, solunumu hızlandırır. Ancak herhangi bir uyarı iletebilmesi için oksijenin yarı yarıya azalması gerekir. Oksijen düzeyi ile ilgili bilgiler beyindeki solunum merkezine şahdamarı ve ana atardamardan gelen uyarılarla iletilir. Solunum sistemi vücuttaki en karmaşık sistemlerden biridir. Sistemin en önemli organı olan akciğerler hava ile kan arasındaki gaz değişiminin gerçekleşmesini sağlarlar. Bu olay çeşitli sorunlara yol açar, çünkü kan yoğun bir sıvı olduğu halde havadaki gazların yoğunluğu çok daha azdır.